İnsan Hakları : Hümanist Dönemin Amentüsü !
Diyarbakır İnsan Hakları Okulunun 2. haftasında ilk dersi, Hak İnisiyatifi Genel Yönetim Kurulu üyesi Sayın Yunus Emre Berber verdi. Berber “İnsan Haklarının Yükü” konulu dersinde “İnsan haklarının böyle bir yükü var mı, varsa bu yük nedir, nasıl teşhis edilebilir?” sorularına cevap aramaya çalışacağını söyledi.
Halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi olarak çalışmalarını sürdüren Berber, okullara alınmayan başörtülü arkadaşlarının durumu vesileyle çeşitli insan hakları dernekleri ile irtibatlandığını, Hak İnisiyatifi’nin de kuruluşunda aktif rol aldığını, bu süreç boyunca sahada insan hakları aktivizmi yapmaya gayret ettiğini söyledi. Berber; “Ben bu aktivizmin olabildiğince içinde bulunmaya çalıştım, yani ben öncelikle insan hakları aktivistiyim. Fakat işte bu süreçte birtakım tartışmaların içine sürüklendim ister istemez, kafamda birtakım sorular ortaya çıktı. İnsan haklarının ne olduğuyla ve ne olabileceği ile ilgili sorularla karşı karşıya kaldım. Daha sonra akademide bir yüksek lisans tezi yazmam gerekiyordu ve bu konu üzerine çalışmaya karar verdim. İşte elinizde gördüğünüz kitabı yani yüksek lisans tezimin bir bölümünü kaleme almış oldum.” dedi.
Berber dersinde “İnsan hakları acaba bahsedildiği gibi evrensel, nötr, tarafsız, bütün, zemin ve zamanı kuşatan, bütün ülkeleri kuşatan, kültürler ötesi bir şey mi? Yoksa bunun içerisinde, içinden çıktığı Batı kültürü ile, Hümanizm ile Liberalizm ile ya da işte Batılı Modernitenin birtakım kodları ile bir kalıcı ilişkilenme mi var? O içinden çıktığı kültürden üzerine yapışan bir şeyler olabilir mi? Bir yük ile beraber yanımıza gelmiş olabilir mi? Ve belki bu yük bizim toplumlarımızda, Doğulu toplumlarda, Uzakdoğu’da, Afrika’da ve benzeri yerlerde yani Batı dışı toplumlarda tam olarak benimsenmesinin önüne birtakım engeller çıkartıyor olabilir mi? Benim amacım bunu tartışmak.” dedi.
İnsan haklarının ortaya çıkışı itibarıyla Hümanist dönemin bir ürünü olduğunu söyleyen Berber; “İnsanların haklarından bahseden, insanların yalnızca insan olmalarından dolayı birtakım haklara sahip olduğundan bahseden… Hümanist dönemin böyle bir amentüsü gibi en ileri metni gibi tasavvur edilebilir. Hümanist dönemde de farklı mezhepler var bir nevi… Liberalizm, Marksizm, Faşizm gibi… Bunlardan en çok da Liberalizmin bir ürünü. Aslında Klasik Liberalizm dediğimiz 17.-18 .yüzyıl çerçevesinde üretilmiş bir ürün. Böyle bir bağlamda geliyor bize…” İnsan haklarının tarihsel süreç içerisindeki gelişimini de değerlendiren Berber, “İnsan hakları kuramsal açıdan bugünküne en yakın hale 17. yüzyılda John Locke ile gelmeye başlıyor, daha sonra Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile ilk hukuki bedene kavuşuyor, Fransız İhtilali ile daha güçlü bir hukuki bedene kavuşuyor ve asıl olarak da 1948′ de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin yayınlanması ile çağdaş formuna en yakın haline geliyor” diyerek dersin kalan kısmını soru- cevap şeklinde sürdürdü.