İfade Özgürlüğü İhlalleri Endişe Verici Boyutlardadır
6 Mayıs 2017 tarihinde TV Net isimli televizyon kanalında yayınlanan “Derin Tarih” isimli programdaki konuklardan Süleyman Yeşilyurt’un kullandığı ifadeler için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 5816 sayılı “Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” uyarınca Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret suçunun işlendiği şüphesiyle soruşturma başlatmış ve soruşturma kapsamında Süleyman Yeşilyurt hakkında yakalama kararı çıkarılmıştı. Yeşilyurt yakalanmasının ardından tutuklanmış ve ilk duruşmada tahliye edilmiş, 01.11.2017 tarihinde ise söz konusu suçu işlediği gerekçesiyle 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmiştir. Aynı soruşturma kapsamında programın sunucuları Mustafa Armağan ve Yavuz Bahadıroğlu hakkında ise takipsizlik kararı verilmiştir.
Diğer yandan Mustafa Armağan hakkında genel yayın yönetmeni olduğu Derin Tarih isimli derginin Mayıs sayısında kaleme aldığı yazıda aynı Kanun uyarınca Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret suçunu işlediği şüphesiyle soruşturma başlatılmış, 18.05.2017 tarihinde derginin Mayıs ayı sayısı savcılık kararıyla toplatılmış ve 31.10.2017 tarihinde Armağan hakkında 1 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Art arda verilen her iki mahkumiyet kararı ve söz konusu derginin toplatılmasına ilişkin karar Türkiye’de ifade hürriyetine yönelik ihlallerin ulaştığı noktayı sergilemektedir.
Yakın dönemde dikkat çeken başka bir husus ise; TCK 299’da düzenlenen “cumhurbaşkanına hakaret” ve TCK 220/8’de düzenlenen “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarına ilişkin çokça rastlanan davaların toplumsal muhalefeti bastırmak için etkin bir şekilde kullanıldığının yaygın şekilde tartışılmasıdır. Öyle ki bu maddelerin işletiliş tarzı başta sosyal medya kullanıcıları olmak üzere toplumun çok farklı kesimlerini oto-sansür uygulamaya yöneltmektedir. Bunların yanında, kötü şöhretiyle bilinen TCK 301’in ve kamuoyunda Atatürk’ü Koruma Kanunu olarak bilinen 5816 sayılı Kanun’un ifade hürriyetini kısıtlayacak şekilde işletilmesi Türkiye’nin insan hakları seviyesinin geldiği/gerilediği noktayı göstermekte ve endişelerimizi pekiştirmektedir.
Herhangi bir kişinin şiddet ve/veya şiddet çağrısı içermeyen düşüncelerinden dolayı hapis cezasına mahkum edilmesi düşünce ve ifade hürriyetinin açıkça ihlalidir. Bir derginin içeriğinden dolayı savcılık kararıyla toplatılması bir utanç vesikasıdır. Özellikle tarihsel figürler hakkında tarihi verilere dayanarak,
Hak İnisiyatifi olarak Türkiye’de OHAL süreciyle beraber karşı karşıya olduğumuz insan hakları ihlallerinin endişe verici boyutlara ulaştığını tekrar vurguluyoruz. Düşünce açıklamalarına yönelik olarak neredeyse her gün gerçekleştirilen gözaltı işlemleri, tutuklama, açığa alma, görevine son verme ve mahkumiyet kararları toplumun önemli bir kesiminin düşünce ve ifade hürriyetinin ölçüsüz ve orantısız biçimde kısıtlanmasına sebep olmaktadır. Oysa, ifade hürriyeti insan haklarının temeli ve teminatıdır. İnsan haklarının uygulanması ve ihlallerin önlenmesi için barışçıl yollarla yürütülecek bir mücadelenin temel gereğidir.
Tüm bu anlatılanlar ışığında, Hak İnisiyatifi olarak bahsi geçen mahkumiyet kararlarını düşünce ve ifade hürriyetinin ihlali olarak değerlendirdiğimizi açıkça belirtiyor ve söz konusu kararların kesinleşmeden bozulmasını temenni ediyoruz. Bu kapsamda, gerek cumhurbaşkanına hakaret, gerek terör örgütü propagandası yapmak, gerek TCK 301 ve gerek de Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret suçlarının kamu otoritesi tarafından düşünce ve ifade hürriyetini engelleyecek şekilde
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.