Meşruiyeti Kendinden Menkul Siyasi İktidarlar !
Diyarbakır İnsan Hakları Okulunun 3. haftasının ikinci dersini Prof. Dr. Cihangir İslam verdi. İslam “Din, Devlet, Adalet” başlıklı sunumunda laiklik uygulamaları, demokrasi, biat kültürü ve yönetim konularına değindi.
İslam, dersinde “Laiklik nedir arkadaşlar? Yani bizim neyimiz olur? Laiklik din ve devlet işlerinin ayrımı derler ama tarihe baktığınızda aslında yapılmak istenen kilise ile devletin ayrılmasıdır. Kilisenin karar verici olmadığı, devletin yani halkın, milletin, insan topluluğunun karar verici olduğu durumdur. Bizim tarafa baktığınızda ise bizim Bizans’tan devraldığımız şey Bizantinist anlayıştır. Yani bugün hala devam eder. Din, devletin yönlendirmesi altındadır, bugün Putin’in Rusya’sında veya Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde böyledir. Yani özerk yapıdan ziyade iktidarın bir anlamda hakimiyeti altındadır. Ama bana göre hiç kimse, ister dini bir perspektiften gelsin, ister seküler bir perspektiften gelsin kendi anlayışını bir mutlak olarak devletin resmi ideolojisi halinde topluma giydiremez. Laiklik toplumu ve insanı bundan koruyan bir mekanizma olmalıdır. Yani laiklik mutlaklığa ve mutlakçılığa karşı bir mekanizmadır.” diyerek görüşlerini belirtti.
İslam ayrıca “Bizim tarafımızda da bir sıkıntı olduğu belli yani Müslüman inancına sahip olanlar da İslam’ın geldiği noktadan memnun değillerdi. Pekiyi bizim taraftaki problem neydi? Bence bizim taraftaki problem, meşruiyeti kendinden menkul siyasi iktidarlardı. İnsanların konuşmaları veya siyasi önermeleri yüzünden onları sorgulayan kilise benzeri bir cami yapısı ya da Müslüman organizasyon yoktu, bizzat siyasi iktidarın kendisi vardı. Daha sonra insanların ifadeleri nedeniyle ya da siyasi davranışları nedeni ile müeyyideye tabi olmaları Cumhuriyet Döneminde de bizzat siyasi iktidarlar tarafından aynı şekilde devam etti. Bizim gerçekten laikleşme gibi bir şeye ihtiyacımız varsa bizim neden kurtulmamız gerekiyor? Yani Batı, Katolik Kilisesinin hegemonyasından kurtuldu, en azından siyasi alanda kurtuldu. Pekiyi bizim neden kurtulmamız gerekiyor? Benim kanaatim işte bu meşruiyeti kendinden menkul yönetimlerin veya halkın desteğini alsa da hukuksuzluk yapabilen yönetimlerin kendilerini kabul ettirebilmelerinden yani burada toplumun ciddi bir inisiyatif alması gerekiyor.” dedi.
Din -devlet ilişkisine de değinen İslam “Din- devlet ilişkisi nasıl olacak? Bir arada ve bir yönetim altında yaşayacak isek birçok işimiz ortak yani yol, su, kanalizasyon ortak yani savunma, eğitim ortak… Nasıl yönetelim ve kim yönetsin? Bence ortak akılla hareket etmemiz gerekiyor. Kamusal alan ve sivil alan sınırını iyi çizmemiz gerekiyor, neresi kamusal alandır ve neresi sivil alandır? Pekiyi sivil alanda insanların bütün yorumlarını yaşayabilmesi mümkün müdür? Yani 7 yaşında bir kız çocuğunun 30 yaşında bir adam ile evlenebilmesi, benim inancım böyle demekle meşrulaştırılabilir mi? Sizce halkın, kitlelerin bilgi ve iktidar tekelini bir zümrenin yani Katolik Kilisesinin elinden alması gibi bir işleme bizim ihtiyacımız var mı? Yani bizde halk bizzat yönetimin şeklini ve yöneticileri belirleyebiliyor mu? Veya meşruiyeti kendinden menkul birtakım zümreler gelip halka kendi yönetimini dayatabiliyor mu? Bence bunun çözümü siyasi iktidar anlayışıyla olacak yani insanların tek tek yönetimde kendi hakkı olduğunu önce bilmesi, sonra buna inanması, sonra bu yönde mücadele vermesi…” diyerek dersini tartışma, soru- cevap ve katkılar bölümüyle sürdürdü.