HAK İnisiyatifi Derneği Diyarbakır Temsilciliği’nin bu dönem ‘Eğitim Sistemi ve Çocuk Hakları’ temasıyla düzenlediği Diyarbakır İnsan Hakları Okulu, üçüncü hafta dersleriyle kapanışı yaptı. Okulun son haftasında araştırmacı/eğitimci Yusuf Ekinci ve Eğitim Reformu Girişimi (ERG) Direktörü Işık Tüzün konuşmacı olarak yer aldı.
Programın ilk oturumunu “İnsan Hakları vs. Milli Eğitim” başlığıyla Yusuf Ekinci gerçekleştirdi. Milli Eğitim sistemini, insan hakları perspektifinden ele alan Ekinci, milli eğitimin ulus devletin önemli bir aracı olduğunu söyledi. Bireyin, ulus devletin soluğunu hayatının her alanında, ensesinde hissettiğini vurgulayan Ekinci, “Ulus devlet, yurttaşın bedeninin ve zihninin yönetimini elinde bulundurur” dedi. Merkezileşmenin handikaplarından da söz eden Yusuf Ekinci, milli eğitimin, otoriteye itaatin öğretildiği ve militarizmin yoğun bir biçimde aktarıldığı bir alan olduğunun altını çizdi. Milli eğitimin, yabancı olanlara karşı kuşkuyla yaklaşılmasını öğrettiğini ifade eden Ekinci, milli eğitimin ayrıca ötekileştiren, farklılıkları tehlike olarak kodlayan bir süreç olduğunu belirtti.
Öte yandan eğitim sisteminin makbul vatandaş yetiştirdiğini de belirten Ekinci, “Bu vatandaşlar tek tiptir. Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimde LAST (Laik, Atatürkçü, Sünni ve Türk) sistemi hakimdi ve bu çerçevedekiler makbul vatandaştı. Bunun dışındakiler makbul vatandaş değildi. AKP hükümetiyle birlikte LAST, MAST’a dönüştü. MAST ise Muhafazakâr, Abdülhamitçi, Sünni ve Türk sistemidir. LAST da MAST da makbul vatandaşlık için sınırlar belirler” dedi.
“Çocuğun Katılım Hakkı Vardır”
“23 Nisan’da çocukların makam koltuklarına oturtulması katılım değil, maskotluktur. Manipülasyon, dekorasyon ve maskotluk, katılım değildir” diyen Tüzün, Lundy modelinden Hart’ın Katılım Merdiveni modeline kadar farklı modellerin özelliklerini de öğrencilere aktardı. Türkiye’de Okullarda Çocuk Katılımı: Durum Analizi raporunun bulgularını özetledi. Çok dilliliğin doğru pedagojik koşullar sağlanırsa çocuklar için avantajlı ve desteklenmesi gereken bir durum olduğuna işaret eden Tüzün, bu süreçte tüm dillere değer veren bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Kaynak:Sivil Sayfalar