CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 6 Eylül’de TBMM’de düzenlediği basın toplantısında TSK’nin Hakkari Oğul Köyü Kani Reş mevkiinde 31 Ağustos 2017 de PKK mensuplarına dönük SİHA’larla yapılan operasyonda ölen ve zarar görenlerin sivil olduğunu, valiliğin iddia ettiği gibi örgüt mensuplarıyla toplantı yapmak için değil aile ziyareti için köyde olduklarını ve köye girerken güvenlik noktasındaki aramadan geçtiklerini ifade ederek; SİHA operasyonlarını eleştirip sorumluların yargı önüne çıkarılmasını talep etmiştir. Milletvekillerinin mecliste yaptıkları konuşmalar “kürsü dokunulmazlığı” kapsamında olmasına rağmen Tanrıkulu, İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı tarafından düşmanlaştırıcı bir söylemin muhatabı haline getirilmiş ve Cumhurbaşkanının demeçleri Ankara Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bir talimatmış gibi görülerek hakkında soruşturma başlatılmıştır. Bilindiği gibi Anayasanın 83. maddesi yasama dokunulmazlığını düzenlemiştir. 20/05/2016’da 83. maddeye getirilen geçici madde değişikliği TBMM’de kabul edilmiş, 7/06/2016’da Cumhurbaşkanı tarafından onaylanıp resmi gazetede yayınlandıktan sonra da yürürlüğe girmişti. İlgili anayasa değişikliğine göre değişikliğin yayımı tarihine kadar haklarında fezleke düzenlen milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları kaldırılıp yargılanmalarının yolu açılmıştı. 5 Mayıs 2017 tarihli 694 numaralı KHK ile ise Ankara Cumhuriyet Başsavcısına milletvekilleri hakkında soruşturma açma yetkisi verilmişti. 83. maddede yapılan son değişiklik ile aslında değişikliğin yayınlandığı zamana kadar haklarında fezleke düzenlenen milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılıyor iken, 694 sayılı KHK ile açıkça anayasa ihlal edilerek dokunulmazlığın kaldırılmasının kapsamı genişletilmiş ve değişiklik yayınlandıktan sonraki suçlamalar da kapsama alınmıştır. Gerçekte 694 sayılı KHK ile yapılan, anayasal garantiye bağlanmış olan yasama dokunulmazlığının açıkça anayasa ihlali yapılarak bir idari tasarruf olan KHK ile kaldırılması ve tüm meclisin anahtarının Ankara Cumhuriyet Başsavcısının eline teslim edilmesidir.
Bütün bu bilgiler ışığında, Tanrıkulu hakkında başlatılan soruşturmanın anayasal olarak garanti altına alınmış olan kürsü dokunulmazlığının ve yargı bağımsızlığının ihlalidir. Ayrıca bu sürecin açıkça anayasaya aykırı olan 694 sayılı KHK ile yetkilendirilen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı eliyle yürütülüyor olması, hukuki olarak batıl bir temele dayandığını göstermektedir.
Gerek evrensel hukukun, gerek demokratik birikimin, gerekse de anayasanın açıkça çiğnendiği bu sürecin derhal sonlandırılması ve siyasetçilerin boynuna geçirilmek istenen hukuk dışı KHK boyunduruğundan vazgeçilerek özgürce siyaset yapmalarının önü açılmalıdır.