Anayasanın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, her eylem ve işlemi hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumları benimsemeyen, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yasaların üstünde Anayasanın ve yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri bulunduğu bilincinde olan devlettir.
Hukuk devletinde hukuk güvenliğinin sağlanabilmesi için yasa koyucunun öngörülebilir düzenlemeler getirmesi de asıldır.
Öte yandan, Anayasanın 10. maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” denilmektedir. Bu kural, birbiri ile aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemektedir.
Ülkemizde memurlar ile ilgili en temel düzenleme 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olup, halen birçok değişikliğe uğramış olsa da yürürlüğü devam etmektedir. Memur olma şartları temelde bu kanunda sayılmıştır. Bu kanun dayanak alınarak, her kurum için neredeyse bir yönetmelik çıkarılarak memuriyete alınma şartları belirlenmiştir. 18/3/2002 tarihli ve 2002/3975 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla da Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik çıkarılmıştır. Bu yönetmelik ile KPSS sınav sistemi getirilmiştir. Bu Yönetmelik, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak hazırlanmıştır. Yönetmeliğin amacı 1.maddede şu şekilde belirlenmiştir.” Bu Yönetmeliğin amacı, ilk defa kamu hizmeti ve görevlerine atanacakların seçimi ile kamu kurum ve kuruluşlarında özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen mesleklere atanacakların ön elemesi amacıyla yapılacak sınavların genel ilkeleri ile usul ve esaslarını tespit etmektir.” Arada geçen süre de çeşitli değişikliklere rağmen bu Yönetmelik halen yürürlüktedir.
Son dönemlerde Yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle, kamu personel sisteminde, bir yandan 2002’de yürürlüğe konulan Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik’le memurluğa girişte merkezi sınavla personel alınırken, diğer yandan bazı düzenlemelerle bu alımın sınırlandırılarak ya da istisna getirilerek sınavsız işe girmenin önünün açıldığı görülmektedir. Özellikle istisnai kadrolar yoluyla ve yerel yönetimlere tanınan merkezi sınav dışı sözleşmeli personel istihdamıyla kamuda kadrolaşma yoluna gidilmekte olduğu gözlemlenmektedir.
Mülakat yöntemi kadrolaşma yolunda en temel unsur olarak kullanılmaya başlanmıştır. Mülakat sonuçları incelendiğinde, adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi adalet duygusunu zedelemektedir. Yıllarca emek vererek eğitim görmüş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş memur adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmakta ve hukuk devleti ilkesine güveni ortadan kaldırmaktadır.
Nesnel bir yöntem olan merkezi sınavdan sonra her türlü öznel değerlendirmeye açık bulunan sözlü bir sınavın yapılması merkezi sınavın nesnel koşullarını etkisiz kılmaktadır. Mülakat, yazılı sınavda en yüksek puan alanların aleyhine olacak biçimde genişletilerek yazılı sınavın etkisini azaltan; bilgiye, ehil olmaya ve liyakate dayalı bir sınav yapma yerine, kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olmayan başkaca subjektif değerlendirmelere dayalı olarak bir seçim yapma yoluna evrilmiştir.
Mülakat yoluyla, yazılı sınavın nesnel sonuçlarının ortadan kaldırılması, bu sınavda daha başarılı olanların aleyhine, daha az başarılı olanlar lehine bir durum yarattığından Anayasanın 10. maddesindeki “Kanun önünde eşitlik” ilkesiyle de bağdaşmamaktadır. Hukuk devleti ilkesinin önkoşullarından biri olan hukuk güvenliği ile kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Mülakat yöntemi bu güven duygusunu zedeleyen unsurların başında gelmektedir.
Mülakat uygulaması mevcut haliyle haksızlıklara zemin hazırlamaktadır. Ya hesap verilebilir ve denetlenebilir bir formata kavuşturulmalı (görüşmelerin video kaydının yapılarak muhafaza edilmesi, soruların önceden hazırlanması ve kura ile seçilerek adaya yöneltilmesi, mülakat heyetinin liyakatinin standartlarının belirlenmesi gibi) ya da merkezi yazılı sınavların objektifliğine güvenilmelidir. Kamu memuriyetlerinin layık olana ve hak edene verilebilmesi, çalışma hakkı konusunda güven ortamının sağlanması için bu yönde düzenleme yapılması acil bir ihtiyaçtır.
HAK İnisiyatifi