Diyarbakır HAK İnisiyatifi

İçişleri Bakanı Kutuplaştırıcı Söylemlerden Derhal Vazgeçmelidir!

Basına ve kamuoyuna yansıyan haberlere göre; 25 Haziran 2018 günü, Ağrı iline bağlı Doğubayazıt ilçesinin Türkmen köyünde bakkal dükkânı işleten ve AK Parti Müşahidi olduğu belirtilen Mevlüt BENGİ (46), Yaygınyurt Köyü mevkiinde elektrik direğine bağlı ve başından tabanca ile vurularak öldürülmüş halde bulunmuş ve bu cinayetin PKK tarafından üstlenildiği bilgisi edinilmiştir.

Evvela tüm dinlerce kutsal olan insan canına yönelen, gerek icra ediliş tarzı ve gerekse de neticesi itibariyle elim ve tehlikeli bu eylemi en sert şekilde kınıyoruz. Meşru savunma kapsamında olmayan hiçbir öldürmenin haklı bir gerekçesi olamaz. Her tür politik görüş ve hareket şiddet içermediği sürece meşru olup saygıdeğerdir. İnsanların, politik düşünce veya hareketlerinden dolayı saldırıya uğramasını kabul etmiyor, kınıyoruz.

Bu itibarla Mevlüt BENGİ’ye Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyoruz. Olayın ve faillerin etkin bir soruşturma yürütülerek tespitini ve failler hakkında gerekli cezai işlemlerin yapılmasını talep ediyoruz.

27 Haziran’da basına yansıyan başka bir habere göre, Mevlüt BENGİ’nin öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU’nun HDP Eş Genel Başkanı Pervin BULDAN’ı arayarak tehdit ettiği iddia edilmiştir. Konu ile ilgili olarak Pervin BULDAN tarafından yapılan açıklamada SOYLU’nun kendisini arayarak, “size haddinizi bildireceğiz, size artık yaşama hakkı yok, nereye gidiyorsanız gidin. O köyde taş taş üstünde bırakmayacağım, o teröristleri yakalayacağım, sizi CHP bile kurtaramayacak” dediği ifade edilmiş ve SOYLU’nun, BENGİ’nin öldürülmesi ile ilgili olarak HDP’yi sorumlu tuttuğu belirtilmiştir. Konu ile ilgili olarak SOYLU tarafından basına verilen demeçte ise BULDAN’ın aktardığı tehdit ifadeleri doğrulanmıştır.

Hakkında henüz soruşturma devam eden bir olayla ilgili olarak İçişleri Bakanlığı görevini yürüten kişi tarafından legal bir partinin başkanına söylendiği iddia edilen ve yalanlanmayan bu sözler oldukça vahimdir. Bu durum, 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra ilan edilen OHAL ve sonrasında yürütülen iktidar faaliyetlerinin geldiği aşama itibariyle hak ve özgürlükler açısından ne derece endişe verici boyutlarda olduğunu ortaya koymaktadır. Bütün vatandaşlarının can güvenliği ve adil yargılanma hakkı başta olmak üzere tüm haklarının en güçlü koruyucusu olması gereken Devletin ve yetkililerinin, Anayasa ve ilgili kanunlardan aldıkları yetkileri, bu yetkinin verdiği güce dayanarak bireyler aleyhine alabildiğince sorumsuzca genişletip kullanmak niyetini ortaya koyan bu tutum kabul edilemez.

Türkiye’de mevcut anayasal düzene göre teşekkül etmiş bir parti ve meşru kurallara göre seçilmiş bir parti başkanının meşru yargılamalarla ortaya konmamış bağlarla itham edilerek gayrı meşru eylemlerle ilintilendirilmesi toplumun ve bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması açısından son derece tehlikeli bir tutumdur. Böyle bir ilinti ortaya konmuş olsa bile yasalarla tanınmamış tehditkar söylemlerin devlet erkini elinde bulunduranlarca kullanılması toplumun tüm bireyleri için ciddi bir tehdittir ve gayrı-meşrudur. Tüm Devlet yapısının ve yetkililerinin kendilerine yasalarla ve hukukla tanınan yetki alanı içerisinde hareket etmeleri temel insan hakları açısından vazgeçilemez bir gerekliliktir.

Öte yandan yine SOYLU tarafından Pervin BULDAN’ın iddiasına konu aramayla ilgili yapılan açıklamadan sonra, CHP İl Başkanlarının şehit cenazelerinde protokole alınmamasıyla ilgili valilere talimat verildiği ifade edilmiş ve CHP yöneticilerine yönelik düşmanlaştırıcı sözler kullanılmıştır. Bu beyanların, kendilerine kanunla tanınan yetkileri kötüye kullanarak halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun konusunu oluşturabilecek sözlerin sarfı olduğu aşikârdır. Nitekim Kahramanmaraş’ta PKK mensuplarıyla girdiği çatışmada hayatını kaybeden Uzman Çavuş İsa ÖZKAN’ın cenaze töreni sırasında CHP çelengi cenazeye katılanlar tarafından parçalanmak istenmiştir. Toplumun ciddi bir kesiminin teveccühünü alarak mecliste temsil edilen siyasi partiler ve temsilcileri hakkında sarf ettiği bu sözler nedeniyle oluşan kutuplaşma ve bunun dönüşeceği şiddet hareketlerinin sorumluluğu hiç şüphesiz söz sahibindedir.

Söz konusu sebeplerle açıklamamıza konu sözlerin sebep olabileceği sonuçları da öngörerek tüm yetki sahiplerini tabi oldukları yasal sınırlar içerisinde ve sahibi oldukları makamların itibarına yakışır şekilde hareket etmeye, İçişleri Bakanı Süleyman SOYLU’yu beyanlarını geri almaya ve ilgililerden özür dilemeye davet ediyoruz.

HAK İNİSİYATİFİ Genel Merkezi