Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Şaban Yılmaz’ın 14 Kasım 2018 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu toplantısında verdiği bilgilere göre, 2018 yılı itibarıyla cezaevlerinde 743 çocuk annesiyle beraber kalmaktadır. Bu çocukların 543’ü 0-3 yaş, 200’ü de 4-6 yaş grubunda yer alıyor. 0-3 yaş arası 543 bebekten 37’si 6 aydan daha küçük yaştadır. Buna ek olarak 35’de hamile kadın bulunmaktadır. Çocukların annelerinin 519’u hükümlü, 224’ü tutuklu durumundadır. 2019 yılı Kasım ayı itibarıyla ise, resmî olmayan rakamlara göre cezaevlerindeki çocuk sayısı 780 olmuştur.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/4. maddesi şöyle diyor: Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren 6 ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır.
Yasaların istisnasız herkese uygulanması gerektiği hukukun en temel ilkelerinden birisidir. Ancak bu prensibin cezaevlerindeki bazı anneler ve bebekleri için keyfî bir şekilde uygulanmadığı görülmektedir. Aynı şekilde uluslararası hukukun gereklilikleri de, bu uygulama ile ihlal edilmiş olmaktadır.
0-6 yaş arasında anneleriyle tutulan çocuklar için bulundukları ortam yeterli olmayıp, koşulları da uluslararası standartlara uygun değildir. BM Bangkok Kuralları,(48-52. Maddeler; hamile, emziren ve çocuğuyla birlikte hapishanede kalan kadınlara ilişkin düzenlemeler içeriyor.) tutuklu ve hükümlü kadınların hapishane şartlarıyla ilgili ayrıntılı düzenlemelere yer veriyor. Bu metinlere göre; hamile,yeni doğum yapmış,emzirme döneminde,çocuklarıyla kalan mahpuslara, ihtiyaçlarına uygun yaklaşımlarda bulunularak insani koşullar sağlanmalı, çocuklar uzmanlar tarafından takip edilmelidir. Annesiyle birlikte tutulan çocuk, asla bir mahpus muamelesi görmemelidir.
“Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu” 21 Ocak 2019’da cezaevlerindeki duruma ilişkin 993 sayfalık bir rapor hazırlamıştır. Sadece cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerle değil, onların yakınlarının da aralarında olduğu toplam 3776 katılımcı ile görüşülmüştür. Bebekleriyle cezaevinde kalan, tutuklu ve hükümlü annelerin aktardığı bilgilerde trajedinin başka bir boyutu gözler önüne serilmektedir;
• Koğuşlara kapasitesinin 3 katı yurttaş konulmaktadır. Katılımcıların yüzde 86’sı bunu doğrulamaktadır.
• Kasıtlı psikolojik baskı aracı olarak çok sık ve düzensiz koğuş aramaları yapılmaktadır. Katılımcıların yüzde 63’ü bunu doğrulamaktadır.
• Katılımcıların yüzde 46’sı kışın ısınma problemi olduğunu, yüzde 83’ü ise yazın serinleme problemi olduğunu belirtmiştir.
• Yüzde 55’i düzenli ve yüzde 52’si ise temiz su sağlanmadığını söylemektedir.
• Yüzde 65’i sıcak su temininde sorunlar olduğunu belirtmiştir.
• Yüzde 54’ü ortak alanlara yeterince çıkarılmadıklarını söylemektedir,
• Yüzde 92’si vakit geçirecek hobi faaliyetleri için imkan sağlanmadığını söylemektedir,
• Yüzde 57,5’u sağlığa erişim haklarının düzenli olarak sağlanmadığını belirtmiş, yüzde 73’ü revirlerde yeterli hekim olmadığını ifade etmiştir.
• Yüzde 80,4’ü doktor muayenelerinde kelepçe takılı bir şekilde muayene edilmek zorunda bırakıldıklarını belirtmiştir.
• Yüzde 68’i acil durumlara zamanında müdahale edilmediğini ifade etmiştir.
• Katılımcıların yüzde 84’ü hapishanelerin fiziki koşullarını insan yaşamına uygun bulmadıklarını, yüzde 67,8’i ise hapishane personelinin mahpuslara insani muamele yapmadığını düşündüğünü söylemiştir.
Hak İnisiyatifi olarak, öncelikle mevzuatta yer alan infaz erteleme hükümlerinin uygulamasının önündeki, geniş takdir yetkisinden kaynaklanan keyfliliğin acilen son bulmasını talep ediyoruz. Kalıcı çözüm önerisi olarak da, çocukların yararı gereği öncelikle 0-6 yaş arası çocuğu bulunan anneler ile birlikte hamile durumda olanların infazlarının ertelenmesinin ivedilikle yasallaştırılmasını savunuyoruz.
Kalıcı bir çözüm sağlanana kadar da, sürekli kamuoyu bilincini artırmak adına kampanyalar düzenleyeceğimizi, ilgililer ve paydaşlara yönelik girişimlerde bulunacağımızı, etkinlikler organize etmeye çalışacağımızı kamuoyuna duyururuz.
Hak İnisiyatifi Derneği