Röportaj: Sakıp Yaşar
Myanmar’ın Arakan eyaletinde yaşayanlar adına mücadele ettiklerini söyleyen Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu (ARSA) 25 Ağustos’ta polis noktalarına bombalı eylemler düzenledi. 12 kişinin yaşamını yitirdiği bu eylemleri bahane gösteren Myanmar Hükümeti de karşı saldırılara başladı. Bunun sonucunda Arakan’daki 4 milyonluk nüfus yaşanan olayların ardından 1,5 milyona düştü. Binlerce kişinin de kara ve deniz yoluyla Myanmar’dan Bangladeş’e geçmeye çalışırken yaşamını yitirdiği biliniyor. Myanmar’da yaşananları Hak İnisiyatifi Sözcüsü Avukat Mehmet Arif Koçer değerlendirdi.
Kapitalizm bütün yeryüzünü son damlasına kadar sömürmeye çalışıyor
İslam coğrafyasında yaşanan katliamların ve hak ihlallerinin artmasının kendilerini kaygılandırdığını belirten Koçer, “Bütün dünyayı küçük bir köy haline getiren medeniyet, kapitalist, sömürgeci bir anlayışla buranın ağalarını ve güçlerini de ne yazık ki oluşturdu. Küresel sömürge ağı, bütün yeryüzünü bir ganimet, bütün insanları sadece tüketen köleler gibi görüp, tüm kaynaklarını son damlasına kadar sömürmeye çalışıyor. İslam coğrafyasının cahillik, fakirlik ve ihtilaflarından istifade ederek, önce savaşlar çıkartıyor, sonra silahlar satıyor ve tüm kaynaklarını talan ediyor” ifadelerini kullandı.
İslam coğrafyası yeniden hukukta eşitliği esas almalı
İslam coğrafyasının tekrar evrensel hukuk ilkelerine ve demokrasiye dönmesinin elzem olduğunu söyleyen Koçer, “Yeniden hukukta eşitliği esas alarak, emeği önceleyerek, hakça ve adil paylaşımı uygulayarak, kendi kavmini üstün görme anlayışını terk ederek, insanı ve haklarını merkeze koyan bir medeniyet inşa edebilirlerse, bu kısır döngüyü aşabiliriz. Yoksa sömürgecilerin insafı ile hiçbir yere gitmemiz ne yazık ki, mümkün değil” diye konuştu.
Savaşların ve katliamların kaynağı ırkçılık hastalığı
Myanmar’da yaşananları ırkçılık hastalığı olarak nitelendiren Koçer sözlerini şöyle sürdürdü, “Müsbet, pozitif milliyet, insanın kendi kavmine, ırkına daha fazla ilgi duyması, kendi dilini ve kültürünü korumasıdır. Aile bağının geniş çaplı olanıdır. Ancak bu bağ başka kavimleri aşağılama, inkar etmeye sebep oluyorsa ırkçılıktır. Bütün sürtüşmelerin, savaşların, katliamların sebebi, insanlığın virüsü olan bu ırkçılık hastalığıdır. Yeryüzü bütün insanlara yetecek kadar geniş, kaynakları hakça paylaşırsak onurumuzla yaşayacak kadar bereketlidir. Myanmar’da yaşananlar din ve ırk kaynaklı ötekileştirmenin vahim sonuçlarıdır. Hükümetin, uluslararası kuruluşların bölgeye girmesine izin vermemesi sebebiyle ölü sayısı bile saptanamıyor” dedi.
Siviller intikam almak için katledilemez
Myanmar hükümetinin yaşananlara gerekçe olarak Arakan Rohingya Kurtuluş Ordusu’nun (ARSA) 25 Ağustos’ta 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı eylemini göstermesini yaptığı zulüm ve soykırıma bir bahane olarak nitelendiren Koçer, “Savaşan tarafların muhatabı ancak savaşan diğer taraf olabilir. Olayla fiili irtibatı bulunmayan sivillerin intikam almak için katledilmelerinin, sürgün edilmelerinin, ev ve eşyalarının yakılmalarının, öldürülmelerinin, zulme uğratılmalarının hiçbir gerekçesi olamaz. Yapılanlar, yaşam hakkının, işkence yasağının açıkça ihlalidir, insanlık suçu olan etnik temizlik suçudur” diye konuştu.
Kendi içinde ırkçı ve milliyetçi olan yöneticilerin itiraz etmeleri mümkün değildir
Arap coğrafyası ve diğer Müslümanların yaşadığı ülkelerin tutumlarını pasif olarak gördüğünü belirten Koçer şöyle konuşt: “Kendi içlerinde yıkıcı bir olumsuz milliyetçilik/ ırkçılığı diğer kavimlere karşı uygulayan yöneticilerin, Mynmar için yüksek sesle itiraz etmeleri pek mümkün olmaz, etseler de ciddiye alınmazlar. Kendileri de bunu bildikleri için, dostlar alışverişte görsün cinsinden kınama mesajları ile olayı geçiştirmekte, iç kamuoylarını yatıştırmaya çalışmaktadırlar.”
AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamasi söylemlerde bulunduğunu söyleyen Koçer, “Hamasi söylemlerle bu soruna katkı sunmanın mümkün olmadığını düşünüyorum. Yapılması gereken akılcı ve diplomatik ataklarla, dünya kamuoyunun gündemine bu olayı taşımak, Mynmar’a ciddi yaptırımlar uygulanmasını sağlamak ve yaptığı zulümden vazgeçmeye zorlamaktır.”
Elbet bir gün hakikat ve adalet güneşi doğacaktır
Özellikle sivillerin mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında hiç vakit geçirilmeden ülkelerin üzerine düşeni yapması gerektiğini söyleyen Koçer devamla şöyle konuştu, “Öncelikle etnik temizlik gibi vahim olayların yaşandığı Arakan bölgesine uluslararası yardım ve izleme kuruluşlarının girmesine izin verilmelidir. Şiddet olayları sonlandırılmalı, mağdur olan sivillerin zararları hükümet tarafından tespit edilerek ödenmeli, yardım kuruluşlarının mağdurlara ulaşması önündeki engeller kaldırılmalıdır. Onbinlerce mültecinin ulaştığı Bengaldeş’e verilecek uluslararası destek ile mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması sağlanmalıdır.”
“Irkçılık hastalığı ile yakıp yıkılan bir dünyada yaşıyoruz” diyen Koçer sözlerini şöyle sürdürdü, “İnsana insan olduğu için bütün hakların fiilen tanındığı, adil bir dünyaya ulaşmak için çaba göstermek yeryüzünün tüm erdemli insanlarının boynunun borcudur. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun, yeryüzü erdemlilerinin bunu başaracağına olan inancımı paylaşmak istiyorum. Bir âlimin dediği gibi, ‘Elbet bir gün hakikat ve adalet güneşi doğacaktır’ alemdeki karanlıklar böyle ebedi kalamaz” dedi.
Mehmet Arif Koçer kimdir?
9 Eylül Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi Lisans Mezunu olan Koçer, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İslam Hukukunda Kadına Karşı Ayırımcılık Yasağı alanında Yüksek Lisan yaptı. Bununla beraber MAZLUM-DER Genel Başkan Yardımcısı iken hükümete yakın isimlerin 19 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirdiği Olağanüstü Genel Kurul (OGK) kararı ile dernekten uzaklaştırıldı. Birçok gazete ve dergide köşe yazarlığı da yapan Koçer, aynı zamanda OGK kararı ile kapatılan 15 Şubenin içerisinde de yer alan MAZLUM-DER İzmir Şube Başkanlığı görevinde de bulundu.