BASINA VE KAMUOYUNA
(Barış hakkı, insan hakkıdır!)
Değerli basın emekçileri,
Değerli insan hakları ve barış savunucuları,
Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü! Yani İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1 Eylül 1939 günü, daha da önemlisi savaşın yarattığı yıkımı hatırlayıp barışa sarılmamız amacıyla ilan edilen bir gündür.
Birinci Dünya savaşının üzerinden 81 yıl geçti ama Dünyamızdaki savaşlar silahlı, ekonomik, kültürel, dinsel ve dijital saldırı biçimleriyle hala devam etmekte ve insanlık ağır bedeller ödemekle karşı karşıya bırakılmaktadır. Savaşların, toplumsal yaşamı derinden etkileyen ve onarılması güç tahribatlara yol açtığı bilinen bir gerçeklik olmasına karşın, günümüzde hala sorunlar çatışma araçları kullanılarak çözülmeye çalışılmaktadır. Savaşların etkisiyle ortaya çıkan tablo yaşanılır bir dünya olmadığı gibi, kutsal yaşama hakkı ağır tehditler altında bırakılmakta ve insan hakları ihlalleri gerçekleşmektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde batan bir teknede onlarca mültecinin yaşamını yitirişine tanıklık edebildiğimiz gibi, yine dünyanın herhangi bir yerinde sorgu merkezlerinde veya sokak ortasında öldürülesiye işkence gören insanların yaşadığı mağduriyetleri öğrenebilmekteyiz. Savaş ve çatışma ortamı nedeniyle veya doğrudan bağlantılı, daha pek çok kategorik konularda insan hakları ihlalleri gerçekleşmektedir.
Dünyamızdaki tüm savaşlar, insanlık değerleri açısından bir utanç tablosu oluşturmaktadır. Her gün gencecik insanlar ölüme gidiyor. Çocuklar savaşın ortasında annesiz-babasız kalıyor. Kadınlar öldürülüyor ve tecavüze uğruyor. Binlerce insan doğdukları toprakları terk ederek mülteci konumuna düşüyor. Doğa ve tarihi değerler tahrip ediliyor, yok ediliyor. İnsanlar açlık ve sefalete sürükleniyor, çocuklar açlıktan ölüyor. İnsani değerler ayaklar altına alınıyor.
Türkiye’de de maalesef 36 yıldır binlerce insanın yaşamını yitirmesine yol açan silahlı çatışma ortamı devam etmektedir. Gerisinde köylerin yakılarak boşaltılması, binlerce zorla kaybedilmeler ve faili meçhul cinayetler, ağır işkence ve kötü muameleler gibi insanlık dışı olaylar bırakmıştır. Ağır tahribatların yaşandığı çatışma ortamı, aradan geçen uzun yıllara rağmen hala devam etmekte ve insanlar yaşamını yitirmektedir. Ağırlıklı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, yani Kürtlerin çoğunlukla yaşadığı coğrafyada yaygın ve düşük yoğunluklu bir çatışma hali olarak devam eden silahlı çatışma ortamı, maalesef Türkiye’nin tamamını etkilemekte, demokrasi ve insan hakları sorunu derinleşerek büyümektedir. Aradan geçen 81 yılda insanlığın bir kısmı uzay çağına geçti. Ancak ne yazık ki Kürt coğrafyasında, Ortadoğu’da ve dünyanın farklı coğrafyalarında hala çatışmalar, şiddet, işkence ve katliamlar devam etmektedir.
Ülkemizde de yıllardır Kürt sorununun demokratik değerler ölçüsünde çözülememesinden kaynaklı yaşanan acılar, daha ağır bir hale geldi. Gün geçmiyor ki bir annenin, bir babanın yüreğine ateş düşmesin. İşkence, kötü muamele, düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük müdahaleler, haksız gözaltı uygulamaları sıradan uygulamalar haline geldi.
Barışın sağlanabilmesi için daha kaç insanın yaşamını yitirmesi gerekir. Bizler insan hakları savunucuları olarak, tek bir insanın daha yaşamını yitirmesini istemiyoruz. Yaşam hakkı en temel insan hakkıdır. Her insanın hayatı değerlidir ve her insan onurlu bir yaşam sürdürme hakkına sahiptir.
İnsanların adalet için bedenini açlığa yatırarak can verdiği, bir anneye yaşamını yitiren evladının kemiklerinin kargo kutusunda gönderildiği, kaybolan insanların sağ ya da ölü bulunamadığı, insan mezarlarının dahi tahrip edildiği, tecavüzcülerin elini kolunu sallayarak gezdiği, seçme hakkının ortadan kaldırılmasına yol açan kayyum uygulamalarının gerçekleştiği, binbir zorluk ve emekle barış için çabalayan annelerin tutuklandığı, hasta mahpusların hapishanelerde adeta ölüme terk edildiği bir ülkede, insanlıktan ve adaletten söz edilemez. İnsan hakları ve demokratik değerlere aykırı tüm bu uygulamalara karşı, Türkiye’de barış sürecinin inşa edilmesi gereklidir.
Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz: Kürt sorunu baskı ve şiddet yöntemleriyle çözülemez. Kürt sorunu, Kürt yurttaşların temel haklarının Anayasal güvence altına alınmasıyla çözülür. Hak ve adaletin tam olarak sağlanmasıyla çözülür.
Sonuç olarak diyoruz ki;
Barış hakkı, insan hakkıdır! İnsanlar, çatışma ve gözyaşının olmadığı bir toplumda, refah ve mutluluk içinde yaşama hakkında sahiptir. Dünyadaki tüm savaşların ve savaşlar aracılığıyla küresel sorunlara dönüşen ırkçılık, ayrımcılık ve nefret gibi insan hakları sorunlarının, devletler ve uluslararası devlet organizasyonları tarafından sonlandırılması çabası içerisinde olması kaçınılmaz bir insani ve vicdani yükümlülüktür!
Her insanın, hiçbir ayrıma tabi tutulmadan eşit haklara sahip olduğu, herkesin diğerinin haklarına saygı gösterdiği, kadın ve erkeğin toplumsal ve bireysel açıdan eşit haklara sahip olduğu, doğa ve doğadaki diğer canlılarla uyumlu bir yaşam kurmak mümkün! İnsanların eşit, adil, özgür, onurlu bir yaşam sürdüğü bir dünyayı hep birlikte yaratabiliriz. Buna olan inancımızı sürdürüyoruz. Böyle bir yaşam, insanlığın en kıymetli eseri olacaktır.
Bizler, savaşların insanlığı bitirmesine izin veremeyiz. Barış haktır, insanlık adına barışı savunmaya devam edeceğiz.
İnsan hakları ve demokrasi için BARIŞ’ı inşa edelim!
Barış hemen şimdi!
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ (İHD) DİYARBAKIR ŞUBESİ
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI (TİHV) DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ
DİYARBAKIR BAROSU
HAK İNİSİYASİFİ DERNEĞİ DİYARBAKIR TEMSİLCİLİĞİ
DİYARBAKIR TABİP ODASI